Türkiye’de yeni Anayasa’nın yolu açıldı: Erdoğan yeniden adaylığa gidiyor!


Türkiye’nin gündemi son yıllarda zamandan bile daha hızlı akmaya başladı. Geçen hafta “Yabancı hakem meselesine bakmak” isimli yazıya noktaya koyduktan sonra gözümü AK Parti’nin kongresine çevirip, cumartesi günü için onu planlamıştım. Zira çok önemli isimler çok kritik yerlere gelirken birçok isim de liste dışı kalmıştı. Parti, yeni bir sürecin ilk adımlarını atmaya başlayacaktı. Hafta içerisinde Ekrem İmamoğlu’na yönelik açılan son soruşturma üzerine birtakım araştırmalar yaptım ve konuyu not aldım. Ama her iki yazıyı da erteleyen Abdullah Öcalan’ın çağrısı oldu. Dediğim gibi Türkiye’de gündem zamandan bile daha hızlı… Tek izin günüm olan cumartesiye gelene kadar sayfaları çevirdiğimde yazacaklarımın bir sonraki haftalara kaldığını gördüm. Yine öyle oldu. Abdullah Öcalan’ın çağrısı iki yazının da önüne geçti ama şimdiden diyeyim; bunları da yazacağım.

Abdullah Öcalan’ın çağrısına ve sonrasında gazetelerin manşetlerine bu olayın nasıl yansıdığına yazıya başlamadan baktım. Şunu net şekilde görüyorum: Türkiye’deki siyaset yeniden dizayn ediliyor. Bu, iki türlü sonuca açık olsa da en karlı tarafın Erdoğan çıkacağı görünüyor.

Detaylandırayım.

Apo’nun çağrısı sonrasında gazetelerin manşetlerine baktığımda hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak ve Akşam grubunun manşetleri şaşırtıcıydı. Yeni Şafak “Samimiyseler, tarihi adım” diyerek manşetten haberi verirken; Akşam grubu bu kadar önemli bir olaya küçük bir alan ayırmıştı. Bu, sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yemesiyle aynı. Temkinli davranıyorlar. Zira “Çözüm süreci” döneminde ve sonrasında yaşananlar hala hafızalardaki yerini koruyor.

Siyasiler de, daha doğrusu Erdoğan da, aslında gazeteler gibi… Bekliyor… Bakıyor… İzliyor… Sürece dair bugüne kadar mesaj verdi ancak bu mesajlar hiçbir zaman üst seviyeden olmadı. Temkinli yaklaştı. Yiğidi öldürün ama hakkını yemeyin. Erdoğan iç siyasette bu ülkenin artık ordinaryüsü… Ortaya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yle birlikte bir strateji çizerek yol haritaları oluşturuyorlar.

Birincisi: Anayasa.

PKK’nın yapılan çağrıya “Evet” demesi sonrasında izlenecek sürecin nasıl olacağını bilmemekle ve bu süreçle bağlantılı olmak şartıyla, Türkiye ve hatta Türk siyasetinde yeni bir dönem başlıyor. Bu sürecin ilk maddesi Anayasa. Zira Erdoğan ekonomi üzerinde yazamadığı başarı tablosunu DEM Parti’nin Kürt sorunu MHP’nin de terör sorunu dediği olay örgüsü üzerinden çözmeye çalışıyor. Burada temel amaç, DEM Parti’nin de destek vermesiyle birlikte oluşacak bir yeni blok ve bu bloğun oluşturduğu yeni bir Anayasa. Bu değişiklik sadece Erdoğan’ın görev süresini uzatmakla kalmayacağı gibi yeni gelişmelerin de habercisi olacak. Baksanıza geçtiğimiz günlerde bir anayasa profesörü olan Prof. Dr. Serap Yazıcı Özbudun’a AK Parti rozeti takıldı.

İkincisi seçim:

Erdoğan ve Bahçeli ortaklığının uygulamaya koyduğu bu strateji, sadece Anayasa’nın değişmesine neden olmayacak aynı zamanda da seçimin yol haritalarını oluşturacak.  AK Parti, MHP ve DEM Parti’nin aynı tarafta olduğu yeni oluşum muhalefetin karşısına çıkacak. Muhalefet grubunda -özellikle de CHP’de- hali hazırda var olan çatırdamaların ayyuka çıkmasına zemin hazırlarken yol ayrılıklarını bile beraberinde getirebilir.

Daha fazla uzatmayayım!

Erdoğan, bu süreç ister olumlu olsun ister olumsuz olsun günün sonunda kazanan taraftar yer olabilir. Zira olumsuz sonuçlanan bir görüntüde “Biz istedik ama sonuç ortada” mesajlarını miting meydanlarında verecek ya da “Bizim sayemizde terör bitti” sözleri Erdoğan’ın dudaklarından mikrofona oradan da tüm ülkeye yayılacak.

Daha yeni Daha eski