Aslında bakarsanız bu hafta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş meselesine, daha doğrusu CHP’ye yönelik bir yazı olacaktı ancak İzmir’de beş çocuğun yaşamını yitirmesi CHP meselesinin doğal olarak önüne geçti.
Şunu demeliyim artık kadın cinayetlerine, işçi
ölümlerine, çocuk cinayetlerine yönelik kolay kolay yazı yazmama kararı aldım.
Zira bugüne kadar defalarca yazdım, defalarca haber yaptım, defalarca paylaşım
yaptım ama gördüm ki yapılan paylaşımların da yazıların da haberlerin de hiçbir
manası yok çünkü değişen bir şey yok.
Alt alta sıralamaya kalksam Soma’yı, Çorlu’yu, Aladağ’ı;
Özgecan’ı, Şule Çet’i; Narin’i, Rüya’yı ve daha onlarcasını hatta yüzlercesini
ben yazdığımla kalacağım salt bu yüzden yazmadım, yazmayı da en azından bir
şeylerin değiştiğini görene dek düşünmüyorum. Ancak İzmir’deki olay farklı. Ortada
bir katil yok, ortada bir zanlı yok ya da ortada hapse atılacak birileri yok.
Ama Narin’in veya Rüya’nın ya da başka bir çocuğun, bir kadının ölündürülmesinden
de farklı yok. Bu da bir cinayet. Toplumsal bir cinayet aslında.
Nasılını yazayım.
Bakınız.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni Yüksel Çakmur’dan beri
yani 1989 yılından beri CHP yönetiyor. CHP’li Çakmur’dan sonra Ahmet Piriştin
geldi. Piriştin gitti Aziz Kocaoğlu geldi. Kocaoğlu’ndan sonra Tunç Soyer yönetti
ve şimdi de Cemil Tugay. CHP İzmir’i 30 yılı aşkın zamandır yönetiyor. İyi veya
kötü her belediye başkanı bir tohum muhakkak ekti, İzmirlinin yaşamına öyle
veya böyle katkı sundu. Ancak CHP belediyeleri özellikle son dönemde yaşanan
ekonomik kriz karşısında yoksulluğa karşı mücadele vermek için sosyal yardım yaptığını
açıklıyor. En bilineni Ankara Büyükşehir Belediyesi.
30 yılı aşkın süredir yönetilen bir büyükşehirden söz
ediyoruz. Ne farklı bir parti gördü ne de farklı bir ideoloji. İzmir her
seçimde, her referandumda CHP’nin kalesi sayıldı kaldı ki hala aynı. Ama sosyal
belediyecilik yaptığıyla övünen, sosyal yardımlar yaptığını söyleyen üstelik 30
yıldır yönetilen bir şehrin göbeğinde 5 çocuk sobanın devrilmesinden yaşamını
yitiriyor. Olay soba devrilmesi olabilir ama 2024’ün son diliminde sobadan beş
çocuk yaşamını yitiriyorsa bunun adı İzmir’de sosyal belediyeciliğin sadece söylemden
ibaret olduğunu gösterir.
Şurası önemli!
Yoksulluğu tabii ki bir büyükşehir belediyesi
engelleyemez bunun için hükümet politikaları gereklidir ancak yoksulluğa karşı verilecek
bir mücadeleyi belediyeler her ne kadar görevi olmasa da sağlayabilir. Tıpkı
bugün Ankara’da, İstanbul’da, Eskişehir’de, Uşak’ta, Bursa’da ve daha birçok
CHP’li belediyede yapıldığı gibi. Kaldı ki bu belediyelerin büyük bölümü 2019
veya 2024 seçimlerinde CHP’ye geçti. Yani hiçbiri 30 yıldır yönetilen bir İzmir
değil.
Mesele sadece İzmir de değil. Hükümet de bu “pastadan”
epey büyük bir dilim almalı. Zira 22 yılda geçim sıkıntısı yaşayan milyonlar,
ihalelerine katılacak firma bulamadığı için iptal eden kamu kurumları, okuluna
gidemeyen öğrenciler varsa hepsi 22 yıllık ekonominin faturasıdır.
İnsanlar 17 bin lira ile geçinerek ay sonunu
getirmenin derdine düşmüşken, hak ettiği yaşamı hakkıyla yaşamıyor ve emekliler
ek iş yapmak, öğrenciler hem okuyup hem çalışmak zorunda kalıyor, hatta kimisi
ekonomik krizden üniversite eğitimini bırakıyorsa kabahatin sahibi belli. Türkiye’de
yaşayan(!) insanlar öyle bir yoksulluk hale
geldi ki salt bu yüzden canını kıymaya başladı. Bu ülkede işsiz olduğu için
canına kıyanlar, saç kurutma makinesiyle çocuklarını ısıtmaya çalışan ve diğer
odada da kendini tavana asarak intihar edenler, geçinemediği için uyuşturucu
bataklığına düşen, katil olan kişiler var.
Hangisini yazayım, neyi anlatayım.
Ölenler, geçinemeyenler, yaşayamayanlar… Bakınız. Beş çocuğun
ölümü 2024’ün Türkiye’sinde adı konulmamış bir cinayettir. Enflasyona,
belediyenin yetersiz sosyal yardımına, hükümetin ekonomi politikalarına
yenilmiş gerçek bir cinayet. Baktığınızda bir zanlı yok ama bu olayın zanlısı bu
düzeni değiştiremediği için tüm ülke. Yıllarca her şeye, herkese boyun eğdiği
için, kalesi haline dönen şehirler, bilinmeden verilen oylar, salt çıkar için
yapılan girişimler… Son olarak şunu diyeyim; vicdanlarda kurulu olan mahkeme vicdansızlıktan
dolayı ne bu olayda ne de bundan öncekilerde ceza almadı.