Uzun ve yorucu bir yıl oldu. Ne yaşamadık diye şöyle geriye dönüp baktığımda çok az şey var. Savaş, şiddet, kriz, yolsuzluk, yoksulluk… Hepsini geçtim ölen çocuklar, bebekler, kadınlar…
Stersi bol
bir yıl oldu. Sosyal ve ekonomik anlamda tıpkı son birkaç yılda olduğu gibi
olumsuzluklarıyla, kötü anılarıyla hatırlanacak bir sene daha geride kaldı. “Yok
artık” dedirtecek cinsten yaşadığımız gelişmeler üzülmek için fazlasıyla
yeterken ne kadar ders alınacağı konusunda ise yeterli gelecek mi emin değilim.
Zira yaşadıklarımızdan sorumlu olanların sorumsuzluk üzerine yaşamları kimseye
ne istifa gibi bedel ödetti ne de ders alıp hatadan dönülmesini veya bir daha yapılmamasını
sağladı.
Ekonomik
olarak kriz bir kez daha iliklerimize kadar hissedildi, yordu, yıprattı. Türkiye
sosyal ve ekonomik olarak sürekli “tokat” yerken bunlara hem iç politikada hem
de dış politikada yaşananlar eklendi. 2024’e veda ederken içeride yaşanan
Abdullah Öcalan meselesi, Anayasa tartışmaları, siyasilerin oluşturduğu suni gündem
bizi daha çok yoracak. Kim bilir belki de erken seçime giden sürecin ilk
adımları atılacak.
Her ne kadar
içeride bir kısmı suni gündem olsa da özellikle Abdullah Öcalan meselesi ve Suriye’ye
olası bir askeri harekat erken seçime gidecek yolun ilk kilometreleri olabilir.
Bu yıl Abdullah Öcalan konusunda yaşanacak olanlar siyasetin yeniden dizayn
edilmesini sağlarken Suriye’ye de yapılacak bir asker harekat yeni gelişmelerin
ilk süreçleri olabilir.
İkisini de
neden söylediğimi ve ne olacağını elbette ki ilerleyen günlerde yazacağım. Çünkü
ikisi de hem iç siyaseti hem Türkiye’nin sosyal hayatını hem de ekonomisini
doğrudan etkileyecek. 2024 bizi yordu, üzdü. 2025 heyecanı, mutluluğu, barışı, özgürlüğü,
vicdanı, huzuru ve elbette sağlığıyla gelsin. Dilediklerinizin ve dualarınızın olması
umuduyla…
Mutlu
yıllar…