Şarkıların ritimlerinde, türkülerin, ağıtların isyanında bir
ses oldu Erdal Eren…
13 Aralık, bu tarihin ayrı bir önemi vardır benim gözümde.
Küçükken yarım yamalak edindiğim bilgilerle, henüz onu anlattığını bilmeden
dinlediğim şarkılarda öylesine derin etkilemiştir ki beni Erdal. Büyüdüm,
araştırdım. Erdal’ın öldürüldüğü yaşa geldiğimde Erdal’a yapılan haksızlığa
öfkelendim. Emin Çölaşan’ın bir kitabı vardı ‘’Önce insanım, sonra gazeteci’’
Erdal’dan bahsettiğini öğrendim bu kitabında, o kitabı bulmaya çalıştım,
buldum. Bahsettiği bölümündeki duygu patlamasını o an bende orada yaşadım. 38
yıl önce bugün öldürüldü Erdal. Bu yazıyı yazmayı vazife bildim kendime.
Yaşamak için ‘fazla suçlu’ ölmek için yeterince büyük
olduğuna karar verdiler Erdal’ın dinlemeden…
12 Mart darbesinin ardından ‘’Darağacında 3 fidan’’dı
kitabın adı.
12 Eylül’de gazetelere yansıyan
ince-uzun silüeti, bir-iki solgun, çocuk fotoğrafıyla başka bir fidan.
Akrabası Teoman’ın “17” şarkısındaki gibi:
“Ömrü kelebek kadardı
Mektupları şişedeyken
Bir de bakmış deniz yokmuş
Daha 17’ymiş...”
Artık idam cezası yok.
Ama çocukları ölüme sallandıran, hayatına çepeçevre duvar
ören zeminler heryerde...
“Parasız Eğitim İstiyoruz” pankartı açana, sınıfın, okulun
değil cezaevinin kapısını açıyor bu ülke.
Ve ardından kapatıyor, bazen yıllarca...
Hopa olaylarından yargılanan gençlerin evinde yapılan aramada
bulunan “Manifesto” kitabının yazarları için “Marks ve Engels isimli şahıslar”
deniliyor iddianamede.
Duvara asılı posteri “aile fotoğrafı” sanıp, “Marks ve
Engels’in yeğeni/torunu bunlar” demediklerine şükür.
Erdal Eren ve onun öldürdüğü öne sürülen (ama kanıtlanmayan)
er Zekeriya Önge için de “İki Çocuk” şarkısını yazmıştı Teoman:
“Ateş harlı delikanlılar
ne şehit ne kahramanlar
düşmansız bir savaşta
düştüler kalkmayacaklar...”
Erdal Eren’i hatırlamak, bu nedenle önemli. Şehitlik,
kahramanlık, yoldaşlık filan adına değil, ölen çocuklar adına önemli...
Erdal Eren’i hatırlamak, Türkiye’nin çocuklarına karşı suçlu
bir ülke olduğunu hatırlamaktır aslında.
